Hepimiz hayatımızın bir noktasında inanılması güç hikayelerle karşılaşmış ya da sıradan bir olayın “efsanevi” hale getirildiğini duymuşuzdur. İşte bu hikayeler zamanla gerçekliği sorgulanmadan kulaktan kulağa yayılarak birer “şehir efsanesi” halini alıyor. Şehir efsanelerinin ilgi çekici dünyası, toplumların ortak korkularını, umutlarını, güvensizliklerini veya inançlarını yansıtan birer kültürel ayna görevi de görüyor. Friedrich Naumann Vakfı (FNF) ile

Eleştirel düşünmenin bilgi ekosisteminin ortak değeri olduğu bir çağın oluşumuna katkıda bulunmak için çıktığımız yolculukta sekiz yılı geride bıraktık. Sıradışı zamanlar yaşıyoruz. Arka arkaya kadın cinayetleri, bebek ölümleri, TUSAŞ’a düzenlenen saldırıyla gündemin üzerimize çöktüğü ve canımızın yandığı günlerden geçtik ve geçiyoruz. Belirsizlik ve kaygı, bir kez daha kriz anlarında doğru bilgiye, teyitlenmiş bilgilere duyduğumuz ihtiyacı gösterdi.

Son 10 yılda Türkiye’de ifade özgürlüğü ve medya alanı ciddi ölçüde zarar görürken, bilgi düzensizliği ve yanlış bilgi sorunu medyanın varlık sebebini tartışılacak noktaya getirdi. Ancak medya erozyona uğrarken geleneksel medyanın aksine kendini teknolojik gelişmelere daha kolay adapte eden, yaşam alanını yeni koordinatlarla belirleyen ve geleneksel medyanın alışkanlıklarının dışına çıkan yeni medya girişimleri medyaya yeni bir soluk